Tarih: 6 Haziran 1944. Yer: Normandiya. Uzun tartışmalar, detaylı savaş planları ve istişareler sonunda Müttefikler Fransa’nın kuzey sahillerine çıkarma gerçekleştirdiler. Sovyetler Birliği’nin isteği nihayet yerine getirilmiş ve Batı’da bir cephe açılmıştı. Havadan paraşüt birlikleri cephenin gerisine sarkarken, hücüm botları denizden kumsallara asker taşıyordu. Çıkarma esnasında yaşanan vahşeti anlamak için Er Ryan’ı Kurtarmak filminin ilk 10 dakikasını izlemeniz yeterli olacaktır. Neticede zaiyatın büyük olduğu çıkarma başarılı olmuş ve Sovyetler doğudan ilerlerken, Amerika ve İngiltere diğer Müttefiklerle beraber Nazileri Batı’dan kıskaca almıştır. Geçtiğimiz Perşembe günü, DDay diye adlandırılan Normandiya Çıkarması’nın 80. Yıldönümü için, Fransa’nın Omaha Sahili’nde ABD Başkanı Biden’ın da katıldığı bir anma töreni düzenlendi.
Rusya davet edilmedi
Biden konuşmasında İkinci Dünya Savaşı ile günümüzde Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kıyaslayarak, “Buna izin veremeyiz. Zorbalara karşı pes etmek, diktatörlere boyun eğmek düşünülemez. Böyle yapsaydık bu sahillerde olanları unutmuş olduğumuz anlamına gelir. Sakın bir yanılgıya düşmeyin: boyun eğmeyeceğiz ve unutmayacağız” ifadelerini kullandı. Aslında Soğuk Savaş sonrası anma törenlerine Rus liderler de davet edilirdi ancak elbette bu sefer bu olmadı. Tarihin cilvesi işte 80 sene önce Nazilere karşı ittifak halinde beraber savaşan Amerikalılar ile Ruslar şu an bu zaferlerini bile kutlayamayacak haldeler.
AB’nin doğuşu
İkinci Dünya Savaşı, Avrupa için bir dönüm noktası oldu. Bir daha asla böyle bir şey olmaması için savaş sonrası Avrupalı liderler istişarelerde bulundular. Almanya’dan Konrad Adenauer, Fransa’dan Robert Schuman ve Jean Monnet, Belçika’dan Paul-Henri Spaak, Avrupa Birliği’nin kurucu babaları arasında gösterilir. Avrupa’da bir savaşın düşünülemez olmasından öte, maddesel olarak imkansız hale getirilmesi için büyük bir entegrasyon projesi hayal ettiler ve gerçekleştirdiler. Savaş için gerekli olan ham maddelerin ortak pazar içinde yönetilmesiyle Avrupa ülkeleri birbiriyle koparılamaz bağlar kurdu. Ekonomik birliktelik ile başlayan serüven 90’lı yıllarda giderek siyasi bir birliğe doğru evrildi.
En güçsüz kurum: AB Parlamentosu
Normandiya Çıkarması anma törenleri düzenlenirken aynı gün Avrupa Parlamentosu seçimleri başladı. Avrupa Birliği’nin işleyişi tam olarak bir katılımcı demokrasi değildir zira AB’nin yönetiminde atanmışlar seçilmişlere nazaran daha fazla söz sahibidir. AB’nin yürütme organı Avrupa Komisyonu’dur. Avrupa Konseyi ile asıl yetki Komisyon’dadır. Her ne kadar zamanla Avrupa Parlamentosu’nun yetkileri arttırılmış olsa da (yasaları veto etme, bütçeyi onaylama) Parlamento seçimleri halen çok fazla ciddiye alınmıyor ve halkın tepkisini dile getirmek için kullandığı bir araç gibi görülüyor. Rusya’nın saldırgan tutumu karşısında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron birbirine sıkı sıkıya kenetlenmiş, tek yumruk olan bir Avrupa vizyonuna sahip. Ancak ortalama bir AB vatandaşı için enerji fiyatları ve hayat pahalılığı vizyoner düşünmeyi pek mümkün kılmıyor. Üzerine halen tam çözüme kavuşturulamayan göçmen sorunnu da eklersek, aşırı sağ partilerin sandalye sayılarını daha da arttıracağı bekleniyor.
Bir yanıt bırakın