Trendyol Süper Lig’in 2’nci haftasında gol düellosuna sahne olan karşılaşmada Fenerbahçe ile Göztepe İzmir’de yenişemedi: 2-2. Zorlu müsabaka sonrası spor yazarlarının görüşleri şöyle…
SIVAYIN KOLLARI MOURINHO’CULAR! – ERCAN GÜVEN (MİLLİYET)
Mourinho Göztepe’yi seyretmiş ve kontratak fırsatı kollarken ortaya koyduğu “ultra defans” oyununu çözebilmek için en uca En Nesyri ile Dzeko’yu birlikte koyarak 4-4-2 ile 4-1-3-2 kokteyline çevirmişti sistemi.
Ancak Göztepe’yi çözecek olan Fenerbahçe’nin dizilişi değil, sert rakibe karşı hareketli oynaması, her şeyden önce rakibin kendisine bıraktığı topu ve oyunu elinde tutabilmesiydi.
‘GÖZTEPE OYUN EZBERİNE SADIK KALDI’
Fenerbahçe çok kısa süreçler hariç bunu başaramayınca elindeki oyun ezberine sadık kalan Göztepe maçta ağır basan taraftı.
İlk yarı yarılanırken Dzeko’nun pasını az farkla kaçıran Tadiç ile biraz kendine geldi Fenerbahçe… İlk yarının uzatmalarında kazandığı penaltı ile öne geçti, 7 uzatma dakikasına bir de En Nesyri’nin ilk golünü sığdırarak bizler gibi şüphe içindeki sıradan insanlara Mourinho zekasını bir kez daha hatırlattı.
Oysa Fenerbahçeli için, çok güçlü ve sıra dışı rakipler hariç sadece “maç kazanan iyi ve güçlü oyunlar” yeterliydi!.. Çok mu?
Fenerbahçe’nin sadece teknik direktörü değil başkanı da ilginç insanlardı. Ali Koç’un misafir takım tribününe giremeyen Fenerbahçelilere destek için uzatmalarda iki gol yiyip sinir küpüne dönen Göztepe’nin taraftarlarına göz teması mesafesine yaklaşmasına ne gerek vardı acaba?
İkinci yarı Ali Başkan’ın zor durumdan polis marifetiyle alınıp koruma altında yerine oturtulmasıyla başladı. Hiç yoktan gerilim yani.
İkinci yarı Fenerbahçe, kalecisinden santraforuna uzatılan toplarla demode hatta “arkaik” pozisyon arayışlarını sürdürürken Koray kafayı vurdu ve skoru 1-2 yaptı. Yani her an puan alabileceği bir maç haline getirdi oyunu. Tam da Fenerbahçe ilk yarıda mı daha kötü oynadı, ikinci yarı da mı süzgecinden geçirilirken.
‘LIVAKOVIC BİR KEZ DAHA MAÇIN YILDIZI OLUYOR’
Ardından Maximin’in yerine Ferdi’yi aldı Mourinho. Oğuz kulübede… Göztepe takımı çift santraforlu Fenerbahçe kalesinde. Kıl payı sıyıran serbest vuruşlar, muhtemel penaltı pozisyonlar, taç atışları bile tehlike yaratıyor. Livakoviç bir kez daha maçın yıldızı oluyor. İrfan Can kulübede ve Fenerbahçe önde top tutamıyor. Hoca Krunic’ten medet umuyor yine… Ne oluyor ya?
Ve Göztepe, belki daha fazlasını da hak ettiği beraberliği maçın sonuna eklenen uzatmada yakalayınca sanki adalet yerini buluyor.
Sıvayın kolları Mourinho’cular!.. İster hocayı katın, isterseniz Başkan’ı… Ama anlatın; neler oluyor Fenerbahçe’de.
O KİTAP BİTMEZ ARKADAŞ HABERİN OLSUN – UZAY GÖKERMAN
O kitap bitmez arkadaş, haberin olsun! Fenerbahçe, Göztepe maçının son bölümlerinde yediği gole engel olamayınca 2 puanı zorlu ve olaylı İzmir deplasmanında bırakmış oldu.
Zor kısmına biraz sonra geliriz, önce “olaylı” tarafından başlayalım. Maç başladığında Fenerbahçe taraftarının önemli bir kısmı sosyal medyadan takip edebildiğimiz kadarıyla tribünlerde yerini alamamıştı.
Hatta Fenerbahçe Yöneticilerinden Hulusi Belgü kendi hesabından yaptığı paylaşımla konunun takip edildiği ve halledileceği yönünde bir mesaj da attı. Ama sorun çözülmedi ve olayla şahsen ilgilenmek üzere Başkan Ali Koç tribünlere gitti. Büyük bir ihtimalle sorunu çözemediği için tekrar yerine dönerken bu sefer Göztepeli bir grup “yetkilinin” saldırısına uğradı.
Yetkili diyorum çünkü üzerinde akreditasyon kartı olan bir şahıstı Ali Koç’a saldıran. Herhalde yetkili olmasa o akreditasyon kartına da sahip olamazdı! Bu olaylar neden çıkıyor anlamakta ve yorumlamakta gerçekten çok zorlanıyoruz. Mesela Fenerbahçe taraftarı neden tribünlere giremiyor? Basit bir açıklama gerekiyor. Biletleri mi yok? Nedir?
Tüm dünyada üst düzey bir futbol karşılaşması o günün en önemli olayıdır ve bilgilenmek de kamunun doğal haklarından biridir. Diğer tarafta geçen sezon muhteşem bir tribün yaratan Göztepe taraftarının Fenerbahçe ile derin bir düşmanlığı olduğunu da öğrenmiş olduk.
‘BU NEFRETİN GERİSİNDE YATAN SEBEPLERİ BİLMEMİZ GEREKİYOR’
Karşılaşma öncesinde belki “münferit” bir taraftarın Fenerbahçe formasını yaktığını izledik. Daha büyük bir tribün grubun da Başkan Ali Koç’a yabancı madde yağdırdığını gözlemledik. Neden? Gerçekten bu nefretin gerisinde yatan sebepleri bilmemiz gerekiyor. Bu soruyu bir Galatasaray veya Trabzonspor taraftarına sormam çünkü sosyolojik gerçekleri biliyoruz.
Göztepe’nin burada başlattığı ister istemez karşıtını, rövanş duygusunu yaratacaktır. Bir sonraki karşılaşmanın “potansiyel” sorunlarını hazırlayacaktır. Anlamak mümkün değil. Olaylar ister istemez maçın da önüne geçmiş oldu. Peki… “Zor” kısmına gelelim.
Maç sonunda “beklendiği gibi” yoğun bir Mourinho eleştirisi gözlemledik. Bir önceki yazımda aslında işin bu tarafına atıfta bulunmuştum. İşin zor tarafı Mourinho’nun herkesin ondan çok daha fazla futbol bildiği ortamda bir takım ve oyun ortaya çıkarmaya çalışmasıdır.
‘ŞİMDİ İSTENMEYEN ADAM HALİNİ ALDILAR’
Ortada o kadar çok malzeme var ki… Çift forvetle çıkması başlı başına bir gündem maddesi zaten. Çift forvette Dzeko’ya fazla tahammül etmesi ilkinden kaynaklı bir “epizot.” Dzeko beraberinde Tadic’in de süresini belirliyor. Çünkü onlar artık eskidi. Geçen sezon görece konfor alanına sahiplerdi. Şimdi istenmeyen adam halini aldılar.
Ferdi’nin kafası karışık! Gitse sanki daha iyi olacak! 4-4-2’nin yarattığı dizilimde Szymanski’nin pozisyonu da başka bir mesele. Savunma hattı veya tandemi hangi oyuncularla daha iyi oluşturulur?
Fenerbahçe’nin geriden oyun kurması veya kuramamasına ne demeli? Uzun toplar…
Vs…
Ne kadar çok konu var değil mi? Bunların hepsi başlı başına manşet olacak kadar değerli. Dahası Türk Medyası yıllardır bunun üzerinden geçimini sağlıyor. Medyanın uyuşturduğu futbol taraftarı da bu tartışmaların arasında fikir ve kanaat geliştirerek “oyunu” takip ediyor! “Daha sezonun 2. Haftası insaf edelim” diye kimse kendine çeki düzen verme empatisine sahip değil! Nasıl bir zor deplasman ve maç olduğunu anlatabiliyor muyum?
‘Bana ne!’ Demeyin lütfen… Böyle ortamda bir kişinin işini doğru yapabilme alanı ve huzuru olabilir mi? Buna bir de Fenerbahçe’nin içinde bulunduğu durum ve Fenerbahçe taraftarının haleti ruhiyesini ekleyin! Mourinho bırakıp gittiğinde biz daha iyi bir futbol bilgisine sahip olmayacağımız gibi Portekizli de bizden daha az futbol bilerek ülkesine dönmeyecek!
Her zamanki gibi kendi kendimize bu zavallılığımızla baş başa kalacağız. Burayı anlamadan da maç izlememizin, onu değerlendirmemizin, yorumlamamızın anlamı kalmayacak! Çünkü içi boş fikir ve kanaatler aynı zamanda oyunu değerlendirme ölçütlerimizi belirliyor veya sınırlandırıyor. Savunacağımız ya da referans göstereceğimiz (sürdürülebilir) bir başarımız yok!
Mourinho’yu kendince küçülterek futbol bilgini ortaya koymuş olmuyorsun. Oyun, dünyanın hiçbir yerinde ne böyle oynanıyor ne de yorumlanıyor! Dün, hatalarımızdan ders almamız gereken zaman açısından çok çok geçti.
Bugünse çoktan öğrenmiş olmalıydık! Oysa hala harfleri birbirine ekleyerek kelimeyi okumaya çalışıyoruz; üstüne de bu halimizle de klasikleri okuyabileceğimiz iddiasındayız! O kitap bitmez arkadaş, haberin olsun!
Bir yanıt bırakın