Estonyalı sporcu Jaan Roose, İstanbul’da inanılmaz bir başarıya imza atarak 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde Asya’dan Avrupa’ya slackline (ip üzerinde yürüyüş) yaparak geçti. Bu yürüyüş Boğaz’ın 165 metre üzerinde, 1074 metre uzunluğu bir ip üzerinde gerçekleşti. Bu zorlu görevi 47 dakikada tamamlayan Red Bull sporcusu Roose, rüzgarlı hava koşullarına rağmen konsantrasyonunu koruyarak iki kıtayı birbirine bağlayan ilk kişi oldu.
Red Bull sporcusu Jaan Roose muhteşem geçişin ardından fanatik.com.tr’ye konuştu.
-Bir slackliner olarak Boğaz’da yürüyen ilk kişi oldun. Bu sana neler hissettiriyor? Yukarıda nasıl bir manzara vardı?
“Evet, Asya’dan Avrupa’ya yürüyen ilk kişi oldum. Çünkü hepimiz genellikle köprünün üzerinden geçeriz. Ama arabalar alttan geçerken ben köprünün üzerinden yürüdüm. Yani, 1074 metrelik mesafeyi, 165 metre yükseklikte yürümek çevrede hareket eden arabalar, dronlar, uçaklar, helikopterler gibi pek çok dikkat dağıtıcı şey olduğunu düşündüğünüzde inanılmaz bir histi ve sadece şehir çevresi değil, kuşlar falan da vardı. “
-Jules Verne’in Kéraban-Le-Têtu (İnatçı Keraban) kitabında Üsküdar-Tophane arasında gerilen bir ip üzerinde yürüyen bir adamdan bahsediliyor. Senin de bu yürüyüşün tıpkı bu kahramanın yürüyüşü gibi. Sen de kendini kahraman gibi hissediyor musun?
“Her ne kadar burası tarihi ve kültürel olarak önemli bir yer olsa da aslında ben, bu mesafeyi geçen normal bir insan gibi hissediyorum kendimi. Biz insanlar olarak her zaman tarih yazmaya çalışacağız. Ve bu da o anlardan biri”
-İstanbul’da gerçekleştirdiğin kıtalar arası ip yürüyüşü inanılmaz. Peki Boğaz’ın rüzgarlı ve zorlu koşullarıyla başa çıkmak nasıl bir histi?
“Böyle uzun bir mesafeyi yürüdüğünüz zamanlarda havanın bir saat içinde nasıl olacağını her zaman kestirmek epey zordur. Böyle değişebilir (parmaklarını birbirine çarpıyor) Ben o gün akşam yürürken epey şanslıydım. Koşullar harikaydı ama artık sona doğru gün batımı nedeniyle değişti şartlar. Ama ben bu değişimlere her zaman hazırlıklı olmak zorundayım.
-15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde bu kadar yüksek bir noktada yürürken aklından neler geçti? Kendini nasıl motive ettin?
“İki çeşit antrenmanım biri mental biri de fiziksel. Fiziksel antrenmanlar çok kolay. Yani bunun için evde uzun mesafeler boyunca yürümem yeterli oluyor. Projelerimin öncesinde dayanıklılık kazanmak için uzun mesafeler boyunca sık sık ileri geri yürüyorum. Fakat zihinsel kısmı her şeyin güvende olduğundan emin olmak ve kullanacağım ekipman ilgili bilgi sahibi olmak. Bu nedenle ekipmanımın kurulumunda ekibimle birlikte çalışıyorum. Bu kurulumda yer aldığım zaman kendimi yürürken daha rahat hissediyorum. “
-Pek tüm bu yürüyüşlerinde hiç korkmuyor musun?
“Sadece bu projede değil her yürüdüğüm de biraz da olsa korku hissediyorum. Ama bu korkuyu kontrol etmeyi başarıyorum aslında her yeni şey korkutucu. İlk slackline her zaman korkutucu tabi. Yüksekteki slackline ise daha korkutucu, kafamda da çok fazla soru oluyor. Ben de insanım ve biraz korkuyorum.”
-Daha önce Estonya’da ve Katar’da önemli yürüyüşler gerçekleştirdin. İstanbul’daki yürüyüşün diğerlerinden farkı neydi? Seni en çok zorlayan kısım ne oldu?
“Evet 50’nin üzerine farklı ülkede slackline proje ve şovlarında yer aldım. İstanbul’da ilk kez slackline değil ve dünyada ilk proje gerçekleştirdim. Diğer projelerden farkı ise bir kıtadan diğerine yürüme hikayesi.
-Bu tarihi yürüyüşten sonra sıradaki hedefin nedir? Başka hangi ekstrem projeleri gerçekleştirmeyi planlıyorsun?
“Ben her zaman bir sonraki projemi gizli tutarım. Çünkü ilk olarak her şeyden önce projeler zaman içerisinde değişebilir, fikirler de değişebilir. Bazen bu projeleri gerçekleştirmek beklenenden daha uzun sürebilir. İkinci olarak da bu bir şov. Açıkçası bu işin içinde biraz sürpriz olmasını seviyorum. “
-Slackline üzerinde yürüyüş yaparken hiç “bu işi bıraktıktan sonra ne yaparım” diye düşündüğün oldu mu?
“Başlangıçta slackline uzun süre yapmayı hedeflediğim bir şey değildi. Sadece bir ‘hadi deneyelim’ anı oldu ve adım adım gerisi geldi. Şimdiyse her gün o adımları atıyorum ve slackline benim için farklı bir alana geçti. Şimdi slackline konusunda halatlarla ve dublör olarak çalışmak için de uzmanlaştım, bilgi sahibiyim. Yani artık slackline yapmadığımda insanların havada uçup, yere güvenli bir şekilde düştüğü filmlerde dublörlük yapıyorum. Bir beceri beni bir sonraki olaya götürüyor. Yani bu işi bıraktığımda muhtemelen hala halatları kurma ve bura gibi havalı şeyler yapıyor olacağım”
– Bir dönem Madonna’nın turnesinde yer aldın. Madonna’yla çalışmak nasıldı?
“Madonna’yla çalışmak muhteşem bir tecrübeydi. İstanbul’da da bir gösterimiz olmuştu. Çok iyi hatırlıyorum çünkü İstanbul’da gösteri yaptığım zamandı ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün bir fotoğrafını çekmiştim. O fotoğraf hala bendedir. Ve şimdi 12 yıl sonra yeniden buradayım. Köprüde yürüme projem benim profesyonel olarak en büyük projelerimden biri oldu. Ama onu (Madonna) başka bir şeyler karşılaştırmak zor. “
-Seninle bir slackline yürüyüşü yarışması yapacak olsak, şansımı nasıl değerlendirirsin?
“Bence, diyelim aramızda bir yarışma var ya da bir mücadelemiz, biz kadınlar ve erkekler kategorisinde farklı farklı yer alırız. Yani bu yüzden karşılaştırmak çok zor. Ve ip üstünde yürümeye gelirsek, hepimizin bir dengesi var, hepimizin ayrı bir tarzı da var. Bu nedenle sanrım biz seninle, ayrı tarzlarda oluruz. Aslında genellikle kim daha iyi diye karşılaştırma yapmaktan hoşlanmam. Bunu bir şarkı gibi düşün. Yani zevke göre değişir. Ama bence sen benden daha iyi iş çıkarırsın.”
Bir yanıt bırakın