Eğitimde büyük sorunlarımız var. Bu da A’dan Z’ye tüm yaşamımızı etkiliyor.
Hangi sorunun kökenine inseniz hemen hepsi yanlış ya da eksik eğitimden kaynaklanıyor.
Peki, sınav ve diploma odaklı bugünkü eğitimin sorumlusu kim?
Öğretmenler mi, MEB mi, öğrenciler mi, medya mı, politikacılar mı, üniversiteler mi, dış güçler mi ya da hepsi ve hepimiz mi?
Kabahatliyi hiç uzaklarda aramadan hemen herkes çuvaldızın en büyüğünü kendisine batırabilir. Neden mi?
Bugün hiç kimsenin beğenmediği, sürekli şikâyetçi olduğu, her fırsatta yerden yere vurduğu eğitim sisteminin çarklarının dönmesi için hepimiz su taşıyoruz da ondan.
Veliler sınav odaklı eğitime karşılar ama dershaneye çocuğunu göndermeyen yok gibi.
Daha da vahimi, en değerli varlıkları olan çocuklarının ne eğitimleri umurunda ne de gelecekleri!
Eğer öyle olmasaydı oylarının rengini eğitim politikalarına göre belirler ve o yönde hareket ederlerdi.
Politikacılara gelince, onların birinci önceliği seçim kazanmak ve bunun için de halkın tercihleri ilk sırada geliyor. Halk ne isterse ona ağırlık veriyorlar. Daha çok üniversite, daha çok diploma istedik onlar da bunu veriyor.
Öğretmenlerimiz bu sürecin en masumları. Ne denilirse ne istenirse onu yapmak zorundalar. İnisiyatifleri yok gibi. Nasıl bir eğitim arayışı söz konusu olduğunda akla en son gelen hep onlar oluyor.
Medya ise “Bu bizim işimiz değil” diyerek işin içinden kolayca sıyrılıyor. Oysa televizyonlar ve özellikle de dijital ve sosyal medya, öğrencileri okuldan çok daha fazla etkiliyor ve eğitime yönelik hiçbir kriterleri yok!
En duyarlı olması gereken üniversitelere gelince, ne siz sorun ne de biz anlatalım. Pek çoğu asli görevini unutmuş gibi. Oradan oraya savrulup duruyorlar…
İstersek olur!
Daha iyi bir eğitim isteğimizi hep birlikte yüksek sesle dillendirebilirsek, emin olun çok olumlu sonuçlar alabiliriz.
Örneğin önümüzde çok önemli bir seçim var ve halka hizmet için yapılıyor.
Peki, eğitimden daha iyi bir hizmet alanı olabilir mi?
Bugün için hayır.
Aileleri mutlu etmenin yolu çocuklardan geçiyor.
Onların eğitimi ve geleceği konusunda proje üretenler, eminiz ki sadece yerel yönetimleri değil ülkeyi yönetecek yetki ve güce de sahip olabilirler.
Eğitim demek refah, demokrasi, adalet, barış, paylaşım, gelecek ve en önemlisi de iyi insan, iyi yurttaş demek.
Peki, bunu kim istemez ki, yeter ki eğitimin daha iyi yaşam kalitesi için olmazsa olmazların başında geldiğini halkımıza çok net bir şekilde anlatalım.
Peki, bugüne kadar yapılan siyasi açıklamalarda eğitime yönelik olarak yani daha iyi insan, daha iyi hemşeri, daha mutlu komşu, daha konforlu bir hayata yönelik vaatte bulunan var mı?
Ara ki bulasınız…
Köyler, kentler mutlu olmadan ülke mutlu olamaz.
Ne olur artık bunu anlayalım ve beklentilerimizi de vaatlerimizi de bu yönde şekillendirelim.
Örneğin belediye başkan adaylarımızdan artık şunları duymak istiyoruz:
■ Kentimizin, ülkemizin en iyi okulları bizim mahallelerimizde olacak.
■ Bölgemizde aç ve açıkta öğrenci kalmayacak.
■ Öğretmenlerimiz için lojman yapacağız.
■ İhtiyaçlar doğrultusunda meslek kursları açılacak. İş arayan iş, usta arayan usta bulabilecek.
■ Her okulun bir ormanı, her öğrencinin bir ağacı, her öğretmen için hobi alanları olacak.
■ Her bölgemizde kuluçka merkezleri; her kentimizde bilimi, teknolojiyi, inovasyonu, üretimi destekleyecek, geliştirecek, mentorluk yapacak birimler olacak…
Eğitimi kendimiz için olduğu kadar başkaları için de istemeliyiz.
Neden mi?
Sadece sizin iyi eğitimli olmanız yetmez de ondan!..
Son viraj
Genç seçmenlere, eğitim, bilim ve işsizlik konusunda ciddi anlamda mesaj vermek isteyenler için hâlâ zaman var.
Ne olur bu işe biraz daha kafa yoralım.
Böylece hem gençleri, anne babaları, öğretmenleri, bilim insanlarını sandığa çekmiş olur hem de kararsızların oyunu almış olursunuz.
Yerel seçimler ile eğitimin, bilimin, işsizliğin ne önemi var diyenler olabilir ama artık her şey iç içe. Bir konudaki memnuniyet ya da memnuniyetsizlik her alana yansıyabiliyor.
Örneğin mülakat ve “100. Yılda 100 bin atama” konusunda atılacak ya da atılmayacak her adım, milyonlarca seçmenin sandığa gidip gitmeme ya da oylarının rengini belirleme konusunda etkili olacaktır!..
Eğitim ordusunu ne olur artık hafife almayalım.
Öğretmeni, öğrencisi, velisi ve diğer paydaşlarıyla birlikte, sayıları 50 milyondan fazla.
Üniversiteleri de işin içerisine katarsanız 60 milyona yaklaşır. Bunun en az 45 milyonu da seçmen!
Öyle bir rakam ki bırakın hepsini yarısı bile birlikte hareket etse yer yerinden oynar.
Güçlü daha güçlü olur, güçsüz olan en güçlü hale gelebilir!
Görünen o ki derdimizi politikacılara yeterince anlatamıyoruz.
Daha da önemlisi, ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için “ille de eğitim” diyemiyoruz…
Özetin özeti: Eğitimin tüm paydaşları, “Oyumuzun rengini eğitim konusunda atacağınız adımlar ve projeler belirleyecek” deseler, politikacılar sabahtan akşama eğitim konuşuyor olurlar…
Bir yanıt bırakın