Milattan önce 776’da güneybatı Yunanistan’da Olimpia Vadisi’nde başlayan Olimpiyat Oyunları, milattan sonra 393’te Roma İmparatoru Theodosius tarafından sona erdirildi. Neden basitti: Hristiyanlığı kabul etmiş bir devlette puta tapanların baş tacı ettiği bir organizasyonun yeri yoktu. 1100 yıldan uzun bir süre 4 yılda bir savaşlara bile ara verdiren, hieromenia adı verilen aylık ateşkesleri sağlayan olimpiyat oyunları şipşak bitivermişti.
1500 yıl sonra…
Fransız Baron Pierre de Coubertin’in yaklaşık 1500 yıl sonra görmeye başladığı rüyanın sonucunda 1894’te Paris’te bir kongre toplandı. Uluslararası Olimpiyat Komitesi kurulurken Yunan Demetrius Vikelas, kurumun ilk başkanı oldu. Açıkçası Coubertin’in kafasında ilk Olimpiyat Oyunları’nı 1900’de Paris’teki Dünya Fuarı sırasında yapmak vardı. Vikelas, kongre sırasında Coubertin’i, “Bırakın modern oyunları doğduğu ülkede başlatalım” diyerek ikna etti. Kongrede modern olimpiyatların 1896’da Atina’da yapılması kararlaştırıldı.
Yarım milyon drahmi
Her şey iyiydi güzeldi ama 19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bağımsızlık savaşı veren ve kazanan Yunanistan’da kasa tamtakırdı. Hatta dönemin içişleri bakanı, Baron’u, “Ne güzel bu işi 1900’de Paris’te düzenlemeyi düşünüyordunuz” diyerek ikna etmeye çalıştı. Ama Fransız spor adamı artık bu işin Atina’da yapılması gerektiğine inanıyordu.Yunan hükümeti öyle kibarca falan değil net bir şekilde, “Yapamayız” dedi. Yarım milyon drahmiden bahsediliyordu. Ülkenin zaten uçan kuşa borcu vardı. “Yaparız” deseler borçlular haklı olarak ayaklanacaktı. Özel girişimin yokluğunda hükümet halkı bu konuda motive etmek de istemiyordu. Halbuki Yunan halkı hevesliydi. Yunan tarihinin görkemli dönemlerine geri dönmek için bundan iyi bir fırsat olamazdı.
Konstantin’in çabası
Coubertin ve Yunanistan’da büyük saygı gören Vikelas’ın ülkeye gelişleri ve organizasyon için gösterdikleri çaba basını harekete geçirdi. Milliyetçi bir hava esiyordu Yunanistan’da. Fedakarlığa hazır bir ülke vardı. Birlik adı verilen bir komite kuruldu. Onursal Başkanlığa Veliaht Prens Konstantin getirildi. Ancak komite üyeleri kısa süre içinde neyle karşı karşıya olduklarını anladı. Hemen bulunması gereken miktar 600 bin drahmiye çıkmıştı. Üyeler birer birer istifalarını vermeye başladı.
Konstantin’in vazgeçmeye niyeti yoktu. Komitenin resmen başkanlığını ele aldı. İstifa eden üyelerin büyük bölümü cesaretlenip istifalarını geri aldı. 12 üyeli yeni bir komite oluşturuldu. Değişik sporlar ve konularla ilgili alt komiteler kuruldu. Maddi katkı istenenlerin büyük bölümü buna ya kulaklarını tıkadı ya da olası bir fiyaskoya para veremeyeceklerini söyledi. Her şeye rağmen 332 bin drahmi toplandı.
Averoff’un heykeli dikildi
Oyunlara ev sahipliği yapması beklenen Panathinaiko Stadı bakımsız kalmıştı. Ünlü mimar Anastasios Metaxas 200 bin drahmi biçti harcamalar için. İşte tam bu sırada Yunan mitolojisinden fırlarcasına bir kahraman ortaya çıktı: Mısır’da İskenderiye kentinde yaşayan iş adamı Yorgo Averoff. Atina’da Politeknik Okulu, Askeri Akademi, cezaevleri ve okullar yaptıran hayırsever bir iş adamı olan Averoff, stadın restorasyonuna sponsor oldu. Averoff’un cebinden çıkan para öyle tahmin edilebilir bir miktar değildi. 200 bin, 500 bin derken tam 920 bin drahmi harcandı stadyum için. Stadyumun önüne de Averoff’un bir heykeli dikildi bu unutulmaz yardım için.
Stadyumun içindeki pistin çevresi 236 metreydi. Bu, Antik döneme uygun bir uzunluktu ve 600 Yunan arşınına eşitti. Restorasyon o kadar detaylı olarak hazırlandı ki koltuklardan soyunma odalarına kadar her şey 2 bin yıl önceki haline uygun şekle getirilmişti.Bu arada atıcılık ve bisiklet müsabakaları için de tesis yapılması gerekiyordu. Prens Konstantin’in aklına hatıra pulları geldi. Çıkarılan pullar 200 bin drahmilik gelir getirdi. Böylelikle bu tesisler de inşa edilebildi.
Şampiyona zeytin dalı
Açılış töreni için cıvıl cıvıl, renkli giysileriyle Yunan sporseverler, stadyuma akıyordu. 6 Nisan 1896’da Osmanlı’dan bağımsızlıklarını ilan ettikleri günün tam 75 yıl sonrasında Yunanistan, ilk Modern Olimpiyatlar’ın açılışını yaptı.
Veliaht Prens Konstantin’in konuşmasının ardından Kral 1. George ilk Olimpiyat’ı resmen açtı. Müziğini Spyros Samaras’ın yaptığı, sözlerini Kostis Palamas’ın yazdığı Olimpiyat Marşı orkestra tarafından çalındı. 1958 yılında bu eserin resmi marş ilan edilmesine kadar her Olimpiyat ev sahibi kendi marşını hazırlayacaktı.
Günümüzün klasik altın, gümüş ve bronz madalya üçlemesinin dışında bir düzenleme vardı Atina’da. Olimpiyat şampiyonuna diploma, gümüş madalya ve zeytin dalı, ikinciye ise diploma, bronz madalya ve defne taç verilecekti.Sonraki oyunların tamamından ayrılan tek nokta kadınların yer almamasıydı.
Amerikalı üstünlüğü
Atletizmde 12 dalın 9’unu kazanan Amerikan takımı ciddi anlamda yorucu ve uzun bir yolculuktan sonra Atina’ya ulaşabilmişti. Gemiyle Napoli’ye ulaşan kafile, İtalya içinden trenle geçmişti. Sonrası ise gemiyle Patras ve trenle Atina. Açılıştan ancak 1 gün önce Atina’ya ulaşabilmişlerdi. Ama hemen başlayan atletizm yarışlarında bu yorgunluktan eser yoktu. İlk yarış olan 100 metrede serilerin tamamında Amerikalılar’ın üstünlüğü vardı.
Modern Olimpiyatlar’ın ilk şampiyonu 3 adım atlamada çıkacaktı. Birleşik Amerikalı James Connolly 13.71’lik derecesiyle tarihte yerini aldı. Disk atmada Princeton Üniversitesi öğrencisi Robert Garrett zafere ulaşırken eskrimde Fransa üstünlüğü vardı. Halterde ise madalyalar genelde Britanya ve Danimarka’ya gitti.
Turist geldi, kazandı
Adı belirlenemeyen bir Fransız atletin hem 100 metreye hem de maratona katılması ilginç detaylardan biriydi. “Ne var canım bir gün hızlı bir gün yavaş koşacağım” diyen bu renkli karakter, Kraliyet ailesinin önünde saygısından eldivenle koşmuştu.
İlk Olimpiyat’ın en çok beklenen yarışı olan maratonda Yunan Spiros Louis büyük bir zafer kazandı. Ev sahibi ülkenin o güne kadar sadece jimnastikte bir şampiyonluk alabilmesi gerginlik yaratmıştı. Louis bir anlamda Yunan halkının rahatlamasını sağladı bu zaferle.
Şehre turist olarak gelen İrlandalı Boland’ın tenisten tekler ve çiftlerde şampiyon olması, belki sadece ilk dönem Oyunlar’a mahsus garipliklerden biriydi. Atıcılıkta Amerikalı kardeşler John ve Sumner Paine ailelerine onur kazandıran zaferler elde ettiler. Bu dalda yarışmaları ilk atışı yapan kraliçe başlattı.
Hem prens hem hakem
Prens Konstantin hem oyunların yapılmasında başrolü oynamış hem de hakemlik yaparak katkıda bulunmuştu. Yarışmalar sırasında bütün detaylarla ilgilenen prensin halter müsabakaları sırasında bir ağırlığı kaldırması, tribünlerin alkış yağmuruna neden oldu.
Kapanış töreni yağmur nedeniyle yapılması gereken tarihten 1 gün sonra 15 Nisan’da organize edildi. Kraliyet ailesi yine oradaydı. Kral George, şampiyonlara ve ikincilere madalya ve hediyelerini sundu. Başını Spiridon Louis’in çektiği şampiyonlar Olimpiyat Marşı eşliğinde zafer turu attılar.
4 yılda bir farklı ülke
Atina’da Modern Olimpiyatlar’ın birincisinin yapılmasının ardından Baron Pierre de Coubertin şöyle yazıyordu, “Yunanistan, bu organizasyonu düzenleyerek çok şey kazandı. Peki ya dünya? Şimdilik dünya üzerinde bir etkiden söz edemeyiz. Modern sporun birlik haline gelmesinin ve temizlenmesinin zamanı geldi. Fiziksel sporların gelişimini izleyenler uyumsuzluğun farkındadır. Her yerde farklı kurallar var. Hatta kimin amatör olduğu kimin olmadığı konusunda bile fikirler uyuşmuyor. Bu durumda profesyonellik artıyor. Tek bir spora odaklanan insanlar büyük paralar kazanıyor. Ama sporun tüm asaleti gidiyor. Kuralları 4 yılda bir farklı ülkelerde Olimpiyat düzenleyerek belirleyebiliriz.”
Yunanistan’ı yönetenler Baron’un asil düşüncelerine tepki gösterdiler. Bir ara yapmak istemedikleri Olimpiyat Oyunları’na sahip çıkıyorlardı. Bir gazete Baron’a, “Sen Yunan tarihinin tacında bir pırlanta mahiyetinde olan Olimpiyatlar’ı çalmak isteyen bir haydutsun” demeye kadar işi götürdü. Sonuçta Yunan kamuoyu ne derse desin Olimpiyat Oyunları, dünyanın değişik şehirlerinde yapılan bir organizasyon haline geldi.
Bir yanıt bırakın