Müjde Işıl – Geçen sene Antalya Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’ne layık görülen “Düet” bu hafta vizyonda. Film, Defne Bakırcı ve Mısra Gündeş’in senkronize yüzmedeki yoldaşlıklarını anlatırken aslında o sporun yapılamamasındaki zihinsel ve maddi engelleri de gösteriyor. Mısra ile Defne ‘düet’ kategorisinde yarıştıkları 2016 Rio Olimpiyat Oyunları elemelerinde üç ülke ile olimpiyatlarda yarışma şansını kaçırdıktan sonra 2020 Olimpiyat Oyunları için çalışmaya başlıyorlar. Antrenörleri Natalie’nin görevinden alınması, federasyon tarafından bekledikleri desteğin verilmemesi, bir de üstüne Kovid-19 pandemisi iki genç kızın spor hayatı için belirleyici oluyor. “Düet” belgeseli, alıştığımız gibi bir başarı öyküsü değil, tam tersine başarmak isterken yoldan çevrilenlerin mücadelesi aslında. Kendilerine ait bir havuzda antrenman yapamayan, antrenörlerinden ayrılmak zorunda bırakılan, kendi mayolarını bile kendileri diken bu milli sporcular şimdi ne mi yapıyor? Ayvalık Film Festivali’nde konuştuğumuz Mısra, küçük yaştan itibaren yıllarını verdikleri senkronize yüzmeden tamamen koptuklarını ve yeni bir kariyer inşa ettiklerini söyledi. Defne zaten uzun zaman önce Almanya’ya sosyal branşta eğitim almak için gitmiş. Mısra da yakında Almanya yolcusu. Farklı alanlarda, farklı bir ülkede hakkaniyetli bir yaşam ümit ediyorlar.
Bu sene Antalya Film Festivali’nde geçen seneki “Düet”i anımsatan bir yapım var Ulusal Belgesel Yarışması’nda. Adı “Eclipse”. 100 yılda sadece üç jimnastikçi olimpiyatlarda Türkiye’yi temsil edebilmiş. İbrahim, Ahmet, Ferhat ve Nazlı bu durumu değiştirip Tokyo’da yapılacak olan Olimpiyat Oyunları’na katılmak üzereler. Ancak Kovid-19 pandemisi, tıpkı Mısra ile Defne gibi onları da etkiliyor. Olimpiyat ertelenince motivasyonsuz, formsuz, sonu belirsiz bir süreç başlıyor onlar için.
Bir yanda böyle olumsuzlukları izlerken bir yandan da Filenin Sultanları voleybolda harikalar yaratıyor. Kıyafetlerine, özel yaşamlarına karışanları umursamadan Atatürk’ün yolunda ilerliyor, kupa üstüne kupa kazanıyorlar. Her röportajda görüyoruz ki arkalarında onlara hep destek olan bir federasyon var. Destekle, milli bilinç ve çalışkanlıkla sporcularımızın aşamayacağı engel yok. Voleyboldaki destek Mısra ve Defne’ye sağlanabilseydi, şimdi madalyalı senkronize yüzücülerdi ve iki genç kız spordan kopmamıştı büyük ihtimalle.
Filenin Sultanları’nın yolculuğu, yeni nesillere ve spora destek sağlayanlara örnek olabilmesi için filme ya da belgesele çekilse keşke. Bütüncül bir bakış açısıyla, ‘şampiyonlarımız hangi aşamalardan geçerek dünyanın en iyi voleybol takımı oldular’ı adım adım anlatarak… Sporu sanatla anlatmak, başarıyı zihinlere kazımanın en sağlam yolu değil mi zaten?
Bir yanıt bırakın