Teröristle yürürsen silah sana da döner!

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin Esad rejimine

Bekaa Vadisi’nde kurdurduğu Marksist Leninist bir örgüt olan PKK, günümüzde tarihin bir ironisi olarak yine Suriye’de Amerika ve Batı’yla iş birliği yaparak Suriye’yi bölmek için çalışmaktadırsözleri teröre destek olan, teröristlerle hem hal olan bütün ülkelere ders niteliğinde… Çünkü efendisi sahibi kim ya da terör örgütünün adı ne olursa olsun hepsi insanlık düşmanı, demokrasi düşmanı, özgürlük düşmanı yapılar. Dini, vatanı, ırkı, milleti yok teröristin. Çıkar çatışması içine girildiği an bölücü terör örgütünün farklı harflerle kendini ifade eden yapılarından herhangi birinin mensubu da benzer bir eylemi herhangi bir Avrupa, Amerika veya Rusya’ya yönelik yapabilir. Yeter ki o süreçte efendisi olan istesin ve hedefi işaret edip hadi desin. Yani teröristlerle birlikte yol yürümeye kalkarsanız, O terörist eninde sonunda silahını size de çevirir. Bugün Suriye örneğinde olduğu gibi…

★ ★ ★

Rusya’nın kontrolünde olduğu ilk yıllarda terörist başı Abdullah Öcalan ve bölücü terör örgütü PKK, 1979’dan 1998’e kadar Suriye’yi bir üs olarak kullandı, bu süre zarfında Suriye’nin kuzeyinde taban oluşturdu. Öcalan, PKK’nın silahlı katliamlarını ve siyasi faaliyetlerini, 1998 sonbaharına kadar fiilen Suriye’den yürüttü. Rusya ve Suriye istihbaratı El Muhaberat’ın bilgisi, koruması dahilinde. Hem de Hafız Esad rejiminin tahsis ettiği Şam yakınlarındaki yüzme havuzlu villalarda. O dönemde de kimlik hakkı ve mülk edinme hakkı gibi temel hiç bir hakka sahip olmayan Kürt nüfus hiç bir dönem Esad rejimine karşı isyan etmedi, silahlı eyleme girişmedi. Ama Suriye’nin koruması ve lojistik desteği ile Bekaa Vadisi’nde kurulan örgütün ilk ideolojik ve askeri merkezinde eğitilen teröristler, alçak eylemler için Türkiye’ye gönderildi. PKK’lı teröristlerin masumlara yönelik saldırılarının ardından terörist başı Öcalan bebek katili” olarak anılmaya başlandı. Terörist başını topraklarında barındırmaması konusunda Şam’a baskı yapıldı, ancak Şam rejimi onu ağırlamaya devam ederek Ankara’nın taleplerini hep reddetti. Ta ki 1998 yılında Türkiye, Suriye sınırına ordu yığıp ve açıkça terörist başının çıkarılmasını zorlayana dek…

★ ★ ★

Şimdilerde ağırlıklı olarak ABD’nin kontrolü ve koruması altındaki bölücü terör örgütü ve Şam rejiminin durumuna bakıldığında ise görüntü şu: ABD’nin himayesinde terör örgütü PKK/YPG Suriye’nin üçte birini kontrol ediyor. Üstelik de petrol kuyuları, barajlar ve enerji tesislerinin olduğu en kritik yerleri. Şam rejimine ihtiyacı olan petrol ve enerjiyi terör örgütü satıyor. Beşar Esad, kendi ülkesinden çıkan petrol için terör örgütüne para ödüyor. ABD’de o parayla terör örgütünü finanse ediyor, silah veriyor… Dolayısıyla terör örgütü hem Suriye hem de Irak’ın egemen bir devlete kavuşmasını da engelliyor. Çünkü devlet dediğiniz ülke topraklarının her noktasında kontrolü, otoritesi vardır. Terör örgütünü kullanan ABD doğrudan bölmek için uğraşıyor. Farklı görünmeye çalışan Rusya’da aynı kafada. Hatta bu konuda aralarında zımni bir anlaşma da var gibi…Bir zamanlar teröristlerle birlikte yol yürüyen Esad’a o silah dönmüş, ettiğini bulmuş durumda kısacası…Türkiye dışında da Suriye’nin toprak bütünlüğünü, isteyen samimi olarak dillendiren başka kimse de yok. Şu an Türkiye’nin kontrolünde olan bölgelerde Suriye’nin en huzurlu en güvenli yerleri zaten…Hastaneler, okullar faaliyette, elektrik, su, gaz veriliyor. İnsanlar iş, aş peşindeler. Yaratılan güven ve huzur ortamıyla da ciddi anlamda bölgeye dönüş var. Ama tüm bu gerçeklere rağmen Esad ülkesini bölen, topraklarına çöken ABD’ye “ne işin var ülkemde çık topraklarımdan” diyeceğine utanmadan Türkiye’ye laf ediyor…Terör örgütünden yana “kan çekiyor” yani…

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*