Tekerrür eden bir tarih…
Vakanüvis
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Altılı Masa”yı “Beşli Masa”ya indiren hamlesi, “muhalif mahalle”deki siyasetin kimyasını bozdu. Gelişmeler, kamuoyunun bir kısmı için “şaşırtıcı” olsa da aslında 2007 ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yaşananlar hatırlanınca ortadaki durum aslında çok da “sürpriz” gibi durmuyor.
Cumhuriyet Mitingleri, 367 garabeti ve “e-muhtıra”yla süreç zehirlenmişti
2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi, Türkiye’nin 11’inci Cumhurbaşkanının belirlenmesi için yapılan seçimdi. 2000 yılında seçilen 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi 16 Mayıs 2007’de dolmaktaydı.
Alınan seçim kararıyla Cumhurbaşkanlığı adaylığı için son başvuru tarihi 25 Nisan, ilk tur oylama günü de 27 Nisan olarak belirlenmişti. Seçim dönemine girilirken, CHP’nin organize ettiği “Cumhuriyet Mitingleri”yle başörtüsü ve laiklik tartışmaları en gergin noktalara taşınmıştı. Ayrıca geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden emekli Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun Cumhuriyet gazetesinde kaleme aldığı yazıda, Anayasal hükmün ve TBMM İç Tüzüğü’nün açık hükümlerine rağmen “Cumhurbaşkanlığı seçimi için ikinci turda salt çoğunluk olan 276 oyun yetmeyeceğini, en az 367 katılımın gerekeceğini” iddia etmişti. Ana muhalefet partisi CHP de bu iddiayı sahiplenmişti.
AK Parti yönetimi ise bu tartışmalara takılmadan, o dönem AK Parti Kayseri Milletvekili ve Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı göstermiş, ilk tur oylama da 27 Nisan’da yapılmıştı. Gül, muhalefetin bir kısmının Genel Kurul salonuna girmediği birinci turda 357 oy almış, aynı gün CHP seçimi Anayasa Mahkemesi’ne taşırken (Mahkeme, 1 Mayıs’ta CHP’yi “haklı” bulmuştu), 27 Nisan’ı 28 Nisan’a bağlayan gece Genelkurmay Başkanlığı ise o meşhur “e-muhtıra”yı yayınlamıştı. Muhtırada, “Seçimlerde laikliğin tartışma konusu yapıldığı ve Genelkurmayın bu konuda taraf olduğu” görüşü dile getirilmişti. Sonuçta ise birinci tur oylamanın iptal edilmesinin ardından toplantı yeter sayısının bulunamayışı nedeniyle 11. Cumhurbaşkanı seçilememişti.
ANAP ve DYP güya birleşmişti
AK Parti’den ayrılarak Anavatan Partisi’nin başına geçen ve milletvekili transferleriyle Meclis’te grup kuran eski ANAP’lı Erkan Mumcu ile Doğru Yol Partisi Genel Başkanlığı görevine gelen Mehmet Ağar’ın “olaylı iş birliği” ise 367 garabetinin daha da tartışılır hale gelmesine yol açmıştı. Bu süreçte gündemin en önemli maddelerinden birisi ise ANAP ile DYP’nin “Demokrat Parti” çatısı altında birleşme girişimiydi. Bu çabalar devam ederken, ANAP ve DYP salona girmeme kararı almalarına rağmen, DYP’den Ümmet Kandoğan ve Mehmet Eraslan oylamaya katılmışlardı.
DP: ANAP’la DYP’nin gönülsüz birlikteliği
Gelişmelerin ardından AK Parti erken seçim kararı almış, 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan seçimlerde aslında kerhen birleşen ANAP ve DYP’den oluşan Demokrat Parti’nin, seçim günü sonuçların netleşmeye başlayıp, DP’nin baraj altında kalacağının anlaşılması üzerine Mehmet Ağar, “TBMM’de Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında salona girmeyerek büyük bir hata yaptık. Vatandaş bu tavrı benimsemedi. Bu hatayı bütün seçim kampanyası boyunca tamir edemedik. Sonuç ortada. Milletin iradesi böyleyse karşısında durulmaz. ‘Başarısız olursam derhal giderim’ demiştim.” sözleriyle genel başkanlıktan istifa etmişti. Bu sonucun ardından ANAP ve DYP kökenli DP’liler arasında, birbirinin arkasından iş çevirme iddiasıyla sert tartışmalar yaşanmıştı.
Ağar’ın öngörüsü doğru çıkmıştı. Zira AK Parti 2007 seçimlerinde yüzde 46,58 ile 341 milletvekili çıkartmıştı. Seçimlerde CHP yüzde 20,88 ile 112 milletvekili, MHP ise yüzde 14,27 ile 71 milletvekiline sahip olmuştu. DTP’nin desteklediği “Bin Umut Adayları” da 22 milletvekilliği kazanırken, 4 de bağımsız aday Meclis’e girmişti.
Kılıçdaroğlu “emanet milletvekili” bile vermişti ama…
AK Parti’nin 2002’de başlayan iktidar yolculuğunda, muhalefetin birbirine düştüğü bir diğer seçim de 2018 seçimleriydi. Bu seçimlerde öncesinde de muhalefet saflarında yine birbirine düşme görülmüştü. Seçimlerin, normal şartlarda 3 Kasım 2019’da yapılması öngörülüyordu. Ancak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2017 referandumda kabul gören Anayasa değişikliğinin hızlıca yürürlüğe girmesini talep etmiş, AK Parti de öneriye sıcak bakmış ve “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin ilk kez uygulanacağı seçimlerin 24 Haziran’da yapılması kararlaştırılmıştı.
2015 seçimlerinin ardından “seçimlerde başarısız olduk” görüşüyle MHP yönetimine karşı bayrak açan Meral Akşener, parti içinde aradığını bulamayınca yeni bir siyasi oluşum için harekete geçmişti. Sonunda Meral Akşener; MHP kökenli beş ve DYP-CHP kökenli bir milletvekili ile 200 kurucunun katılımıyla 25 Ekim 2017 tarihinde İyi Parti’yi kurmuştu. Ancak İyi Parti, Yüksek Seçim Kurulu’nun Ocak ayında açıkladığı “seçime katılma yeterliliği taşıyan partiler” listesinde yer alamadığı için seçimlere katılamayacaktı. Bunun üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İP’in milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “yanında duracağı” kanaatiyle Meral Akşener’e 15 “emanet milletvekili” vermiş, böylece Meclis’te grup kurma imkânı bulan İP’in seçimlere katılmasının önündeki engel kalkmıştı.
Karamollaoğlu çok gayret etmişti
Seçimlere gidilirken Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “ortak aday” oluşturulması için girişimlere başlamıştı. Partiler arasında görüşmeleri yürüten Karamollaoğlu, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adını gündeme getirmişti. İP Genel Başkanı Meral Akşener, ilk görüşmelerde “kerhen” de olsa Gül’ün isminin müzakerelerine katılmıştı.
Mutabakat’ı Akşener bozmuştu
“Millet İttifakı” adıyla “birleşen” CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi görüşmelerinde Abdullah Gül’ün “ortak aday” olacağına neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu. Gül ise ancak üç partinin açık desteğinin ortaya konulması şartıyla aday olabileceğini dile getirmişti. Ancak Karamollaoğlu’nun bütün gayretine rağmen kısa sürede ortak bir isimde anlaşılamayacağı belli olmuştu. Bu süreçte ilk olarak da İP Genel Başkanı Meral Akşener, görüşmelerdeki tutumunun aksine aniden Cumhurbaşkanı adayı olacağının sinyallerini vermeye başlamıştı. Sonuçta Akşener, CHP’nin “15 milletvekili jesti”ne rağmen toplanmaya başlanan 100 bin imza ile aday olacağını açıklamıştı.
24 Haziran 2018 tarihindeki seçimlerde AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 52,59’luk bir oy oranıyla yeniden Cumhurbaşkanı seçilmişti. Seçimlerde Muharrem İnce yüzde 30,64, Meral Akşener yüzde 7,29, Selahattin Demirtaş yüzde 8,40, Temel Karamollaoğlu yüzde 0,89, Doğu Perinçek ise yüzde 0,20 oy oranlarına sahip olmuşlardı. Milletvekili seçimlerinde ise AK Parti 295, CHP 146, HDP 67, MHP 49, İP 43 milletvekili çıkarmıştı.
Bir yanıt bırakın