Yakındaki üniversite mi yoksa en uzaktaki mi?

Türkiye’nin dört bir yanını üniversitelerle donatmamızın en önemli gerekçelerinden biri de bölgedeki hatta o kentteki öğrencilere öğrenim olanağı sağlamaktı. Bir anlamda üniversiteyi ayaklarına götürerek fırsat eşitliği sağlanacaktı.

Peki, bunu gerçekleştirebildik mi?

Evet demek mümkün değil.

YÖK’ün bu konuda çok çarpıcı bir araştırması var.

Hangi kentteki öğrenciler, diğer hangi kentlere gidiyor; o kentlere hangi kentlerden öğrenci geliyor.

Örneğin Van, başta İstanbul olmak üzere ülkenin her yerine öğrenci gönderirken, gelen öğrenciler, sadece üç, beş çevre ilden ibaret.

Örneğin Çanakkale, her yerden öğrenci alıyor ama Ankara’nın ötesine tek öğrenci dahi göndermiyor.

Örneğin Diyarbakır, en çok öğrenciyi İstanbul ve İzmir’e gönderiyor ama çevre illerin dışında gelen yok.

Peki, ülkemizin her yerinden hem öğrenci alan hem de her yere öğrenci gönderen kentlerimiz yok mu?

Elbette var.

Örneğin Manisa! Tüm bölgelere öğrenci gönderiyor, tüm bölgelerden de öğrenci alıyor.

Bolu’da ise durum biraz farklı. Neredeyse tüm illerimizden öğrenci alıyor. Ama orada oturanlar Konya ve Kayseri’nin ötesinde hiç tercih yapmıyorlar…

Antalya da hem her yerden öğrenci alan hem de her yere öğrenci gönderen kentlerimizden biri.

Osmaniye ise her yere öğrenci gönderip sadece yakın çevresindeki 3, 5 kentten öğrenci alan kentlerimizden.

Karadeniz’de ise öğrencilerin çoğunluğu Ankara ve İstanbul’a gidiyor. Doğu ve Güneydoğu’ya giden yok gibi.

Hatay ise neredeyse her kentimize öğrenci gönderiyor ama gelen öğrencilerin çoğunluğu Adana ve Gaziantep’ten.

Adana profili de çok ilginç. Her yere öğrenci gönderiyor ama bu ilimizden Marmara, Ege, Karadeniz ve Doğu Anadolu’ya giden ise yok gibi…

Bölgesel dağılım

Bölgesel dağılıma göz atıldığında ise önlisansta kendi bölgesini tercih eden öğrenci sayısı, lisansa göre daha yüksek.

Lisans programlarına yerleşenlerin ikametgâh bölgesine yerleştirme oranları: Marmara yüzde 71.4, İç Anadolu yüzde 67.8, Ege yüzde 49.6, Doğu Anadolu yüzde 46.3, Karadeniz yüzde

40.9, Akdeniz yüzde 33.5, Güneydoğu Anadolu
yüzde 31.5.

Önlisans programlarına yerleşenlerin ikametgâh bölgesine yerleştirme oranları: Marmara yüzde 76.7, Karadeniz yüzde 67.9, İç Anadolu yüzde 66.1, Ege yüzde 65.2, Doğu Anadolu yüzde 62.2, Akdeniz yüzde 55.9, Güneydoğu Anadolu yüzde 44.4.

Genel tabloya baktığımızda ise lisans öğrencilerinin yüzde 65.5’i ailesinin bulunduğu kentten farklı illeri tercih ederken, bu oran ön lisansta yüzde 55.6’ya iniyor.

İkamet ettikleri ili seçen öğrenciler sıralamasında ise ilk 5’te İstanbul, Erzurum, Ankara, Sivas ve Konya yer alıyor.

Üniversiteye yerleşen her üç öğrenciden birisinin İstanbul, Ankara, İzmir’e yerleşmesi de tesadüf değil. Öğrenciler her koşulda büyük kentleri seviyor. İstanbul’daki üniversite sayısının 60’ı aşması biraz da bu yüzden değil mi!

En ilginci ise pek çok kentimizin gönderdiği öğrenci kadar, öğrenci alamaması.

Örneğin Şanlıurfa’ya bin 324 öğrenci gelirken 10 bin 55 öğrenci, öğrenim için başka kentlere giriyor. Bu oran Trabzon’da ise neredeyse bire bir. Her gidenin yerine bir başkası geliyor. 4 bin 870 öğrenci gitmiş, 4 bin 889 öğrenci gelmiş.

Demografik yapı değişiyor mu?

Nüfus hareketliliği ve özellikle de göçler, sadece demografik yapıyı değiştirmekle kalmıyor, pek çok sorunu da beraberinde getiriyor.

Kentlerin olduğu gibi öğrencilerin de kentlere bakış açısı çok farkı. Eskişehir ve Bursa örneğinde oldu gibi öğrenci dostu kentler her yerden öğrenci alırken, öğrenciye çok da sıcak bakmayan kentlere sadece kendi bölgesindeki öğrenciler geliyor.

Araştırmanın tamamını YÖK’ün Yükseköğretime Geçişte Öğrenci Hareketliliği kitabında bulabilirsiniz…

Özetin özeti: Evdeki hesap genelde çarşıya uymaz. Üniversiteler konusunda benzeri çok daha fazla araştırma yapılmasında sonsuz yarar var…

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*