Güneş enerjisi kulesi uzun yıllardır geliştirilmekte olan ancak ticari olarak fazla ilerleme kaydedilemeyen bir teknoloji. Tıpkı güneş panelleri gibi bu teknoloji de sadece gündüzleri çalışabiliyordu ancak ekonomik bir enerji kaynağı olabilmesi için çok uygun şartlar ve büyük ölçekler gerektiriyor. Bu etmenler de bu sistemin ticari bir enerji şekli olamamasının temel nedenlerinden.
Ürdün ve Katar’daki araştırmacılar arasında yapılan ortak çalışma ise tam olarak bu sorunlara ağırlık vererek güneş enerjisi kulelerinde tasarımsal eksiklikler ve sorunlar tespit ettiler. Güneş kulelerinin standart kurulumunda, güneş ışınlarını kullanarak üzerindeki havayı ısıtmak için büyük, dairesel cam kolektörler kullanılıyor. Sonrasında ısınan sıcak hava yükseliyor, bu ısıtılmış hava uzun bir updraft kulesinden geçiriliyor ve kulede bulunan bir türbini hareket ettiriyor.
Yeni güneş kulesi tasarımı
Araştırmacılar yaptıkları incelemede, bu tarz geleneksel bir güneş kulesi tasarımının daha düşük bir termal verimliliğe sahip olduğunu buldular. Sistemin çıktısını iyileştirmek için daha büyük cam kolektörlerin kullanılması gerekiyor ki bu da kurulumun girdi maliyetini daha da artırıyor ve konsepti ticarileşmekten uzaklaştırıyor.
Su ilavesi havayı daha ağır ve daha soğuk hale getiriyor ve bu da yerçekiminin bir sonucu olarak molekülleri aşağıya doğru çekiyor. Bu aşağı akış daha sonra baca kulesine harici olarak yerleştirilen ve daha fazla elektrik üreten türbinlere sahip olan dar kanallara yönlendiriliyor.
Enerji çıktısı ve sınırlamalar
Önceki geleneksel sistemlere rağmen TTSS’nin uygulanabilirliği daha yüksek olsa da araştırmacılar, cihazın performansının yüksek nemden büyük ölçüde etkilendiğini ve bu nedenle sıcak ve kuru havalar için ideal olduğunu kabul ediyor. Suudi Arabistan‘ın başkenti Riyad’tan alınan yerel hava durumu verileri kullanılarak yapılan bir simülasyon testi, tek bir TTSS’nin yıllık 753 MWh enerji üretebileceğini, 350 MWh enerjinin yukarı doğru çekişli kule tarafından üretilirken aşağı doğru çekişli kulenin 400 MWh enerji ürettiğini gösteriyor.
Ek olarak sıcak çöl koşullarında kullanıldığında sistemde sürekli suya ihtiyaç duyulması da bir sınırlama olarak ortaya çıkıyor. Araştırmacılar şimdi bu çözümün nasıl ölçeklendirilebileceği ve diğer yenilenebilir enerji türleriyle nasıl entegre edilebileceği üzerinde çalışıyorlar.
Bir yanıt bırakın