‘Ekipçe inandık ve bu deliliğe kalkıştık’

MÜJDE IŞIL- Prömiyerini geçen sene 41. İstanbul Film Festivali’nde yaptı “Mukavemet”. Küçük bir çocuğun bir rengin peşindeki nahif yolculuğunu anlattığı ilk filmi “Rauf” ile tanıdığımız Soner Caner’in yazıp yönettiği filmde o zaman daha ismini yeni duyduğumuz bir oyuncu vardı: Selahattin Paşalı. Evet, “Kurak Günler” ile sonradan hepimizin yakından tanıdığı bir yetenek olacak Paşalı’nın ilk sinema tecrübesiydi “Mukavemet”. Tek gecede geçen ve toplumdaki erkek baskısını anlatan filmde Paşalı da şiddet sahneleriyle seyirciyi epey zorladı açıkçası. 21 Temmuz’da MUBI’de gösterilecek “Mukavemet”i hem şiddet ve sinema ilişkisi hem de “erkeklik hâli” üzerinden Selahattin Paşalı ve Soner Caner ile konuştuk.

*Rahmi karakteri seyirci için olduğu kadar oynayan oyuncu için de zorlayıcı. Sinema kariyerinizin böylesine riskli bir noktadan başlaması sizin için ne ifade ediyor?

Ben riskin sadece sinemadaki ilk performansımda tek plan çekilecek bir filmde rol almak olduğunu düşünüyorum. Hem teknik hem de duygu açısından bu çok zorlayıcı bir deneyim. Kendimi kendime ispat etmek ve kendime meydan okumak istedim. Yönetmenimiz Soner Caner rejisini oturttuktan sonra rol arkadaşım Ece Çeşmioğlu Ölmez, görüntü yönetmenimiz Vedat Özdemir ve tek planın altından kalkabileceğimize inanan butik ekibimiz ile bu deliliğe kalkıştık. Kendilerine bana güvendikleri için teşekkür ederim.

*Böylesi bir role hazırlanırken psikolojik olarak nasıl bir yöntem izlediniz?

Kendimden çok, karakterin psikolojisine odaklandım. Onu bu erkeklik ispatına sürükleyen nedenleri, yakalandığı erkeklik hastalığına nelerin sebep olduğunu, özgüvensizliğini, korkularını, zayıflıklarını anlamaya çalıştım. İçinde büyüdüğü aile yapısı ve üzerindeki toplumsal baskı üzerine alt hikâyeler kurdum ve onu bu noktaya getiren her şeyi anlamaya çalıştım. Kendi açımdan ise kayıt günleri bölünmeyen enerjide performans gösterdiğimiz için, paydos sonrasında müthiş bir mental ve fiziksel yorgunluk hissettiğimi ve bir seferinde eve geldiğimde limon keserken bir anda korkup bıçağı lavaboya fırlattığımı hatırlıyorum.

*“Kurak Günler” ile karşılaştırdığınızda iki rolün gelişiminizi nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?

Bu iki film bana sinemayı daha derinden keşfetme, sinema kültürünü öğrenme ve auteur yönetmenlerle çalışma imkânı sundu. Yönetmenlerin anlatım biçimlerini ve tarzını görmemi ve ona göre performans gösterme esnekliği kazanmamı sağladı.

Selahattin Paşalı

*Şiddeti eleştirmek için şiddet ağırlıklı sahnelerle seyircinin baş başa bırakılmasını nasıl yorumluyorsunuz?

“Mukavemet”te bu coğrafyaya doğan erkeklerin toplumsal sebepler yüzünden yakalandıkları “erkeklik hastalığı” ön planda. Şiddet de bunun sonucu. Tek plan çekilerek seyircinin duygudan kopmaması ve 104 dakikanın her saniyesine şahit olması tercih edildi. Bu sert filmin insanların “erkeklik hastalığını” düşünmesine, insanlarda farkındalık yaratmasına ve bunu yenmek için adımlar atmasına vesile olmasını diliyorum. Çünkü biz birkaç deli, eylemci bir ruh ile bu amaç için bir araya geldik.

Soner Caner: ‘Rahatsız etse de gerçeklik önemliydi’

*“Rauf” gibi nahif, duyarlı bir ilk filmden sonra “Mukavemet” gibi seyirciyi zorlayan bir filmi çekme fikri nasıl oluştu?

Her ikisi de kendi içinde dertleri olan filmler. Evet, tarzları ve hikâye anlatış biçimleri farklı olabilir ancak her ikisinde de toplumsal sorunlara eleştirel bakış açısı mevcut.

*“Mukavemet” teknik açıdan çok zor bir işi başarıyor; plan sekanstan oluşuyor. İlk baştan beri film, plan sekans üzerine mi kuruluydu, senaryo üzerinden mi bu çekim tekniği netleşti?

“Mukavemet”, uzun zaman önce yazmaya başladığım bir senaryoydu. “Hadi bir tane tek film çekeyim” diyerek başlamadım hikâyeyi kurarken. Ancak hikâyeyi bu denli gerçek, güçlü ve filtresiz anlatabilmek için tek plan olması gerektiğine karar verdim.

Soner Caner

*Festival gösteriminde seyircinin salonu terk ettiğine şahit olduk. Şiddeti normalleştirircesine, seyirciyi bir nevi şiddet pornografisine karşı karşıya bırakmaktaki hedefiniz neydi?

Filmin şiddeti normalleştirdiğini düşünmüyorum. Aksine eleştirmek istediğim bir olgu. Bizim pornografik şiddet dediğimiz sahneler eleştirdiğimiz dünyanın gerçekleri maalesef. Ve bu gerçekleri hayatta var olduğu hâliyle anlatmak istediğinizde bu denli sahneler ortaya çıkıyor.

*‘Erkeklik’ psikolojisine, kadın üzerindeki erkek hegemonyasına, toplum ve bürokrasi baskısına dair eleştirilerinizi psikolojik gerilim hissi değil de şiddet sahneleri ile anlatmanın avantajı ne oldu?

Tek kelimeyle gerçeklik diyebilirim. Psikolojik gerilim hafif kalabilirdi, rahatsız edici olsa da bu denli yüze vurulan bir gerçeklik, eleştirilerimi daha net ve olması gerektiği kadar sert bir yoldan anlatıyor.

*Selahattin Paşalı, “Kurak Günler” ile parladı ama onu perdede ilk kez sizin filminizde izledik. Hangi nedenlerle Paşalı’yı bu zor rol için seçtiniz?

Tek plan bir film için gerçekten iyi olan oyunculara ihtiyacım vardı. Selahattin’in bu rolün hakkını verebilecek bir oyuncu olması en büyük neden tabii ki. Ek olarak yüzünde masumiyet ve naiflik olan bir erkeğin bile bu canavara dönüşmesini daha etkili buldum.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*